9 Nisan 2013 Salı

Lojistik profesyoneli olmanın ağırlığı

Lojistik ve yönetim sistemlerini geliştirmeye yönelik eğitim programları şirketlere ne kazandırıyor? Bazı şirketler başarılı eğitim programları uygulayarak kar ederken, diğerleri neden başarısız oluyor? Tüm sektörlerde olduğu gibi, lojistik alanında da eğitim kuşkusuz büyük önem taşıyor. Rekabet koşullarında mücadele eden şirketler, başarılı olabilmek için tüm yapılandırmalarını eğitim temeline oturtmak zorunda. Üstelik lojistik konusunda eğitim görmüş nitelikli çalışan eksikliği, lojistik şirketlerinin mevcut çalışanlarının eğitimine daha fazla önem vermelerini gerektiriyor. Ancak, birçok şirket nasıl bir eğitim politikası izleyeceğini, eğitim konusunda hangi girişimlere öncelik vermeleri gerektiğini bilmiyor. Jim Davidson, lojistik sektöründe eğitimin önemini vurgulayan yazısı ‘The Confessions of A Logistics Man’ ile sektör içine yaşadığı tecrübeleri aktarıyor. Sektöre girdiğinde fazla bir bilgiye sahip olmayan Davidson, yaşadıklarından birçok şey öğrenmiş. Ve bu öğrendiklerini bizimle paylaşıyor. ‘Lojistik Adam’ın İtiraflarına kulak verelim, belki bizim de ondan öğrenecek birşeylerimiz vardır. Lojistik sektörü 40 yıldan fazla süredir büyük bir gelişme gösteriyor. Aslına bakılırsa, nakliyat ve dağıtım gibi, küresel ekonomi şirketlerinin büyümelerinde temel teşkil eden faktörleri bünyesinde barındıran lojistik sektörü, 1960’dan önce bir disiplin ya da endüstri olarak kabul edilmiyordu bile. Bugün ise, özellikle Kuzey Amerika’da saygın üniversite kurumları lojistik alanında doktoral eğitim programları sunuyor. Aynı şekilde, mesleki organizasyonlar lojistik endüstrisini anlamak, sınırlarını daha da geliştirmek ve derinleştirmek konusunda büyük çaba harcıyor. Araştırma ve tartışma forumlarının yanı sıra, lojistik uygulayıcılarına pratiğe ilişkin programlar sunuyorlar. Böylece, başlangıç seviyesinden itibaren sektörde faaliyet gösteren bir kişinin profesyonel gelişme çizgisini, kariyerini şekillendiriyorlar. Yönetim hiyerarşisi içinde Lojistik ve Tedarik Zinciri Yönetimi’nin büyük bir gelişme göstermesinin en önemli belirtisi, sektörde görülmeye başlayan ‘parlak’ çalışanlar. Bunun en temel sebebi, Tedarik Zinciri Yönetimi’nde eğitimin daimi gelişmenin anahtarı olduğunun görülmesidir. Ancak eğitim kadar önemli olan birşey daha var, o da sektör ve çalışanlar için hangi eğitim programının yürütülmesi gerektiğinin belirlenmesidir. İtiraf etmeliyim ki ben, lojistiğin ayrı bir disiplin ve eğitim alanı olarak belirgenleşmesinden önce bu sektöre girdim. İş yaşamının getirdiği baskılar altında, birçok sorunla mücadele etmek zorunda kaldım. Hatalar yaptım. Ancak tüm bu yaşadığım tecrübeler sonucunda öğrendiklerim; bugün bir öğrencinin lojistik sektörüne girmeden önce sahip olduğu bilgi birikimiyle eş değerdi. Tabi şansım olsaydı, tüm kariyer çizgimi sektörle ilgili eğitim ve öğretim programlarıyla doldururdum. Benimse sadece, işimi nasıl yapmam gerektiğini bana öğreten tecrübelerim vardı. Bunlar bana; neyin, nasıl daha iyi yürütülebileceğini ve çok farklı çözüm yollarını geliştirmeyi öğretti. Yeni birşeyler öğrenmeyenlerin çok akıllı oldukları söylenemez. Tedarik Zinciri Endüstrisi’nde çalışmak için gerekli en büyük avantajlardan biri eğitimdir. Şu anda, sektöre ilişkin başlangıç seviyesindeki bilgi birikimine sahip birçok kişinin varlığından söz edebiliriz. Bu kişiler; endüstri jargonlarını bilen, temel nakliyat, dağıtım, depolama gibi konularda donanımlı ve en önemlisi bilgisayar temelli iş ve bilgi akışını nasıl kullanabileceği altyapısına sahiplerdir. Başarılı olanlar, şirketin kültürüne çabucak adapte olabilen kişilerdir. Ama gerçekte, bu her zaman garanti değildir. Aslında eğitim ile iş dünyası arasındaki temel fark, kişilerin değerlendirilme şekli ile ilgilidir.
Akademik dünyada birtakım değerlendirme testlerini geçmek zorunludur. Eğer testleri geçemezseniz, başarısız olursunuz. Lojistik sektöründe yaptığım hatalar bana birçok ders verdi. Tabi, güvenle başarısız olma şansımın olduğu bir kültürde yer almam benim için büyük bir avantajdı. Diğer bir deyişle, hata yapmak bir suç değildi, hatadan ders çıkarmamak bir suçtu. İşte bu, size gerekli riskleri alabilme cesaretini verir.
Eğitim, üzerinde büyümeniz gereken bir platformdur. İş dünyası bu platformda performans göstereceğiniz bir aşamadır. Genel olarak ifade etmek gerekirse, büyük şirketler ekip performansları sayesinde başarıya ulaşır. Bu nedenle başarılı olmak isteyen bir şirketin sahip olduğu kültür çok önemlidir. Ekip performansına dayalı kültürlerde çalışanlar genelde ortalama çalışan olarak nitelendirildikleri halde, ekip içinde ortalamalarının üzerinde performans göstermektedir. Aslında bir adım geri atın ve başarılı bir şirkette birçok iyinin arasından en iyileri seçmenin ne kadar zor bir iş olduğunu düşünün. Diğer taraftan, düşük performans gösterenleri belirlemenin o kadar da zor olmadığını göreceksiniz. Eğitim, parlak bir öğrenciyi kişisel bir paket olmaktan çıkartır; güçlü ve etkili bir alet çantasına dönüştürür. Tabi burada lojistik sektörü için eğitilen kişinin nasıl bir performans göstereceği, içinde yer aldığı kültüre ve çantasındaki aletlerin test edildiği iş çevresine bağlıdır. Şimdi 1 dakikalığına vites değiştirmek, eğitim ve öğretime bir de lojistik uygulayıcıları açısından bakmak istiyorum. Eğitimin en açık etkisi başlangıç aşamasındadır. Lojistik konusundaki tüm eğitim programları genellikle, oyuna yeni girecek olanlara temel bilgileri verir. Eğitimle kazanılan bilgiler; kariyer süreleri boyunca hep bir adım ileri gitmek isteyenlere, iş yaşamında elde ettikleri tecrübelere eklenen artıları getirir. Ancak unutmayın ki, eğitim size kayak yapmayı ya da daha iyi kaymayı öğretse de, sizi parayı yönetecek bir oyuncu haline getirmez. Eğitim sadece daha derinleri kazmaya yardımcı bir araçtır. İş yaşamının gerçekliği basittir: Bildiklerimiz için bize para ödemiyorlar, yaptıklarımızla para kazanıyoruz. Bazılarının hak ettikleri parayı kazanmadıkları için sızlandıklarını görürsünüz. Onlara yardım edin ve onların ‘değerleri ne ise o oranda kendilerine para ödendiği’ gerçeğini kabul etmelerini sağlayın. Bir de lojistiğin bir diğer yüzünden burada bahsetmek istiyorum. Şirketlerin büyüme ve insan kaynakları ihtiyaçlarını güvence altına alacak birimlere gereksinimleri vardır. Bu birimlerin de endüstriye ait finansal kaynaklara ihtiyacı vardır. Toplumun ise, oluşan sinerjinin sorunlar karşısında üreteceği sonuçlara ihtiyacı vardır: Şehir merkezlerindeki trafik problemi, yoğun trafiğin yarattığı çevre sorunları, otoyol ve demir yollarının altyapı eksiklikleri... gibi sorunlar küresel ekonomiye bağımlı dünyada muazzam önem taşıyan konulardır. Örneğin Kuzey Amerika; yeni, daha güvenli, daha ekonomik, daha temiz yollarla besin ve maddelerin taşımacılığını yapmalıdır. Bu nedenle üniversiteler ve eğitim kurumları, araştırma ve çözüm getirecek forumlar üzerinde duruyor. Herşeyin bir karşılığı vardır ne de olsa...
Kurumlar, endüstri ve toplum arasındaki üçlü ilişkinin yanında, küresel temelli fırsatlar da var. Örneğin Çin, 2010 yılındaki Olimpiyat Oyunları’nda gerekli lojistik hizmetleri yürütmek için yaklaşık 100 bin kişiyi eğitmek zorunda. Bunun zor bir süreç olduğunu kabul etmek gerek. Bu nedenle Çin, bu gereksinimlerini karşılayacak bir Lojistik Enstitüsü arıyor. Görevlendirilecek enstitü, gelişim ve eğitim kapasiteleri üzerine gerçekleştirilen ve belki yıllar sürecek araştırmalar sonucunda doğru işleri doğru niteliklerle buluşturabilecek. İşte karşımızda; önyargısız, eğilimsiz sadece öğrenmeye ve başarının getireceği coşkuya aç bir millet.
Son birkaç yılda endüstrimizin göstermiş olduğu büyüme ile ününün yayılması çok heyecan verici. JIT, GPS ya da Internet portalları olmadan nasıl işlerimizi yürütüyormuşuz, bunu hayal bile edemiyorum. Kuşkusuz bu teknolojilerden hiçbirine; tüm faaliyetleri daha hızlı, daha iyi ve daha ucuz gerçekleştirmeyi amaçlayan endüstri, kurumlar ve lojistik profesyonellerinin ortaklaşa yürüttükleri çalışmalar olmasaydı ulaşamazdık. Bununla birlikte, yeni bir eşiğe girdiğimizi belirtmem gerekiyor. Yeni mücadele alanları bizi yeni çözümler bulmaya itiyor. Yeni teknojiler bize alet çantasının dışında kalan yeni araçları getirecek. Sürekli eğitim bizi sürekli gelişmeye yönlendirecek. Ve tüm bunlar başarılı şirketlere başarılı bir şekilde performans gösterecek çalışanları sağlayacak. Ancak buradaki temel nokta performanstır. İşte şimdi finalimizi yapalım. Lojistik Endüstrisi’nde kulaktan kulağa dolaşan bir söylenti var: Yetkilendirme. Eğitim kurumları beceri ve süreçleri öğretebilir. Başarıyla motive olanlar, bu becerileri edinebilir ve performansa odaklanabilir. Endüstri ise bu kişilerin performans gösterecekleri çevreyi yaratır ve ihtiyaç duyacakları araçları sağlar. O halde ‘yetkilendirme’ anahtarını kim elinde tutacak? Benim düşüncemi sorarsanız, bence kimse kimseyi yetkilendiremez. Biz ancak kendi kendimizi yetkilendirebiliriz. İşte lojistikçilerin yani bizim karşılaştığımız bir mücedele alanı. Yönetici olarak bize düşen çalışanların yaşayabileceği, öğrenebileceği ve performans göstereceği çevre şartlarını yaratmaktır. Ortalama çalışanların kapasite ve cesaretlerini yüksek performans seviyesine çıkarmak zorundayız. İşte başarıyı doğuran, lojistiği sadece bir iş olmaktan çıkartan ve bir kariyere dönüştüren de budur. Babamın hep söylediği bir cümle vardı, “... yaşarsın ve öğrenirsin.” İlk bakışta bu cümle üzerine düşünecek çok fazla birşey yokmuş gibi duruyor. Ancak bu cümlenin neler içerdiğini anlamak benim bu sektördeki tam 35 yılımı aldı. (Jim Davidson, The Confessions of A Logistics Man, LQ – Logistics Quarterly, Volume 10, Issue 2, Summer 2004)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder